-
1 sureti haktan görünmek
разы́грывать святу́ю неви́нность, прики́дываться свято́шей -
2 âdil
1. عادل [عادِل]Anlamı: adeletten ve haktan ayrılmayan2. منصف [مُنْصِف]Anlamı: adeletten ve haktan ayrılmayan -
3 suret
о́браз (м)* * *1) вид, фо́рма; нару́жность, обли́чие2) ко́пияsuret almak / çıkarmak — снять ко́пию
3) о́браз де́йствия, мане́ра, спо́собbu suretle — так, таки́м о́бразом
uygun gelecek surette — подходя́щим спо́собом, соотве́тствующим о́бразом
fenalıkları kaldırmak suretiyle — путём устране́ния недоста́тков
••- suretine girmek -
4 Anspruch
Anspruch haben auf üzerinde hakkı olmak;hohe Ansprüche stellen an jemanden -in b-nden büyük beklentileri olmak;in Anspruch nehmen -den faydalanmak (haktan vs);jemanden in Anspruch nehmen b-ni yormak -
5 Schafpelz
Schafpelz m: Wolf im Schafpelz iki yüzlü, sureti haktan görünen -
6 suret
1. subst Form f; Art f; Äußere(s); Kopie f, Abschrift f; Miene f; Art und Weise f;suret çıkarmak eine Kopie anfertigen;sureti haktan görünmek den Unschuldigen ( oder die Unschuldige) spielen; den Wohltäter (die Wohltäterin) spielen;suretine girmek fig in seine Art schlagen;aynı suretle in derselben Art, genauso;bu suretle so, auf diese Weise;hiçbir suretle keineswegs;o surette in einem solchen Fall2. postp, konj … suretle, suretiyle indem, dadurch, dass …: fenalıkları kaldırmak suretiyle indem man die Mängel beseitigt, durch Beseitigung der Mängel -
7 عادل
عادِل1. âdilAnlamı: adeletten ve haktan ayrılmayan2. vicdanlıAnlamı: vicdanı olan3. adaletliAnlamı: adalete uygun düşen veya adaletli olan, âdil4. denkser5. insaflıAnlamı: adil olan -
8 منصف
IمُنَصَّفbölmeliAnlamı: bölme ile ayrılmış olanIIمُنْصِف1. ön yargısızAnlamı: ön yaıgı ile karar vermeyen2. âdilAnlamı: adeletten ve haktan ayrılmayan3. denkser4. adaletliAnlamı: adalete uygun düşen veya adaletli olan, âdil5. insaflıAnlamı: adil olan -
9 suret
",-ti 1. form, shape, figure. 2. fashion, way, manner: bu surette thus, in this way. sert bir surette harshly; hard. Ne suretle? How?/In what way? 3. copy (of a picture or piece of writing). -iyle by (doing something): Yıllık kirayı peşin ödemek suretiyle daireyi daha ucuza tutabildi. He was able to get the apartment for less by paying a year´s rent in advance. -ini almak/çıkarmak /ın/ to make a copy of. -ine girmek /ın/ to assume the form of. -i haktan görünmek (for an evil-minded person) to act as if he has nothing but good intentions. " -
10 priver
v tempêcher de posséder, de profiter de qqch yoksun bırakmak
См. также в других словарях:
sureti haktan görünmek — 1) kendisini iyi niyetli imiş gibi göstermek İstanbul a sureti haktan görünen öyle belediye başkanları geldi ki Anadolu dan gelen hemşehrilerinin gecekondularına göz yumdu. A. Boysan 2) birinin iyiliği için çalışıyor görünmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ECNEF — Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam. * Beli eğri, kambur olan adam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FACİR — Haktan sapan. Haram ve günaha dalmış kötü insan. Günah işleyen. (Bak: Fecir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKKANİYET — Haktan ve doğruluktan ayrılmamak. Adalet üzere bulunmak. Adalet ve insaf ile lâzım olanı icra etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KUSUT — Haktan sapmakla cevr ve zulmetmek. * Birşeyi kısımlara ayırmak, tefrik etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEZEYYUG — Haktan ayrılmak. * Kadının süslenip dışarı çıkması … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ŞATATA — Haktan ve akıldan uzak, hadden aşan söz … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Dry Summer — Directed by Metin Erksan Produced by Metin Erksan … Wikipedia
İsmail Odabaşı — İsmail Odabaşı Spielerinformationen Voller Name İsmail Haktan Odabaşı Geburtstag 7. August 1991 Geburtsort Konak, İzmir, Türkei Größe 178 cm … Deutsch Wikipedia
Bursaspor Kulübü Derneği — Infobox club sportif Bursaspor … Wikipédia en Français
FISK — Haddini tecavüz. Günah. Haktan ayrılmak. * Fık: Allah ın emirlerini terk ve O na isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak. Böyle olanlara şeriat dilinde fâsık denir.(Fısk; haktan udul, ayrılmak; hadden tecavüz, hayat ı ebediyeden çıkıp… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük